6 Temmuz 2012 Cuma

Bir taşınma hikayesi

Geçen Ağustos ayından beri kiracının kiracısı olarak elimde tek bir belge olmadan kaldığım ve uyduruk ev sahibimle bir sürü sorun yaşadığım evimden sonunda ayrıldım. Ancak yeni evi kiralamadan önce ev sahibi ile gezerken söylediklerini tam anlamadığım için (bknz. Fransızca zor, Fransızlar için bile) o an evde gördüğüm eşyaların henüz evi terketmemiş olan eski kiracıya ait olduğunu anlamamış ve kontratı imzalamaya geldiğimde şöyle bir manzara ortaya çıkmıştı.



Bu daha salon, yatak odasında da Geri ile durumumuz pek farklı değildi.


Ancak hem bu evi çok beğendiğimden ve hem de eski evimden gerçekten ayrılmak istediğimden eşya almaya ve bu evi tutmaya karar verdim. Üstelik yeni ev sahibim çok kibar ve insan ilişkilerinde özenli bir adamdı, Geri'ye de söylediğim gibi bu sefer hem ev hem de ev sahibi seçmeye ve bu evi tutmaya karar verdim. Eşya alma konusunda ise en büyük sıkıntı kontratımın süresinin bitmesine 6 ay kalmış olması ve bu ay hem kira hem depozito ödediğimden sıfır eşya alacak bütçemin olmamasıydı. İlk fotoğraftaki çaresizlik anları bu zamana denk geliyor. İlk iki günü uyku tulumunda uyuyarak ve kahve içecek bardak bile olmadan geçirdik. Salonumuzun durumu ise şöyleydi, önceki eve aldığımız iki sandalye, Paris Photo'dan alınmış ve daha duvara bile asılamamış bir kaç afiş, eşya koyacak yerimiz olmadığından açılamamış çantalar...


Ertesi gün Geri kızımızın hünerlerini göstermeye başladığı zamana denk geliyor. Yakındaki Carrefour'dan bir halı ve ufak tefek mutfak eşyaları aldı ve salonu aşağıdaki hale soktu. Ben de bu arada Numericable adlı şirketten İnternet bağlantısını hallettim.


Sonraki gün şansımız pek yaver gitmeye başladı ve ilk olarak Leboncoin.fr adlı Sahibinden.com'un Fransa muadili sayfadan neredeyse kullanılmamış bir çekyat bulduk. Hem de sıfırları 200 Euro'dan başlarken 60 Euro gibi bir fiyata. Montajı biraz zaman aldı ama sonuçta en önemli gereksinimi hallettik.


Ertesi gün yine aynı sayfada dev gibi bir IKEA kitaplık ilanı gördüm, sıfır fiyatı 200 Euro civarında olan bu fıstığın satış fiyatı 40 Euro idi. Yarım yamalak Fransızcam ile hemen aradım ve aynı akşama bir buluşma ayarladım. Eve gittiğimizde mimarlıktan sanat koleksiyonerliğine geçiş yapmış ve görünüşe göre paraya ihtiyacı olmayan bir Fransız amca ile karşılaştık. Kaliteli olmasından dolayı biraz ağırdı ancak 40 Euro'ya kaçırılmayacak bir fırsattı, hemen aldık. Dönüş yolunda ise birilerinin kaldırıma attığı mavi bir masa da yanımıza kar kaldı. Bugün itibariyle, taşınmamızın 5. günündeki son durum ise aşağıdaki gibi.


5 gün içinde geldiğimiz nokta gerçekten iyi. Yarın da İtalya'ya gidip fesleğen, kekik gibi bitkileri, ucuz ve şahane İtalyan vermutlarını (bknz. Cinzano) ve ufak tefek mutfak ihtiyaçlarını tamamlayacağız. Yukarıdaki fotoğrafta görülen ve neredeyse her gün kurabiye pişiren kurabiye canavarı olmasaydı bu işler haftalar sürebilirdi. Tüm bu eşyaları asansörsüz bir binada 5. kata çıkarmış olmaktan dolayı yorgunum ve bu hafta ofiste hiçbir şeye konsantre olamadım ama adres değişiklikleri, abonelikler ve aldığımız/bulduğumuz eşyalarla evi bu hale sokmuş olmamız, yine aynı hafta içinde oturma iznimin uzatma başvurusunu bitirmiş olmam; üstelik de bunu 2 gr. Fransızca ile yapmış olmamız güzel. Biraz daha uğraşırsam buranın valisi bile olabilirim sanırım.

"Taşındı onlar burdan"

Bir kaç gün önce yeni taşındığım evimde önceki kiracı olan hanım kızımızı ziyarete sarhoş ve elinde peluş bi ayıyla gelmiş olan adama kurduğum cümle. Herif pek bişiy demedi ben öyle diyince, boş boş komşuların kapılarına falan bakıp "İyi geceler" diyip gitti. Çok hüzünlü bi sahneydi lan. Rakı peynir olsa içeri buyur ederdim, kavun keserdim.

3 Temmuz 2012 Salı

My English est perdu

İtalya'da karşılaştığım bir "şirin ihtiyar" İngilizcemde Fransız aksanı olduğunu söyledi. Yani Fransızca öğrenemediğim gibi İngilizcem de yitiyor. Zaten Geri kızımız ile konuşurken bazı kelimeleri hatırlayamayıp Fransızcasını İngilizce telaffuz etmeye çalıştığımı ve çoğu zaman batırdığımı farketmiştim -ki akıllı uslu kişi bunun tersini yapar ve işe yaradığını görür- bu da tuzu biberi oldu. Sinemaya gideyim İngilizcemi geliştireyim lissıning yapayım desem Batman'inden Scrat'ine herkes Fransızca konuşuyor. Saçma sapan işler.

21 Haziran 2012 Perşembe

Fransa'da bankacılık

Bilet aldığım havayolu firmasının iflas etmesinden sonra başvurduğum bankam benim adıma ödeme itirazı yapmış ve kartımı iptal etmişti. Bugün yeni kartımı almak üzere gittiğim BNP Paribas şubesinin 2 sevimli çalışanın kartımı bulması yarım saat sürdü. Neden yarım saat sorusunun cevabı ise şöyle. Gelen kartları sakladıkları bir çekmece var. Bu çekmecenin içinde dört tane kutu var. Kutuların içinde dizi dizi zarflar var. Her zarfın içinde de bir ila dört kart var. Ve gördüğüm kadarıyla bu düzenlemenin herhangi bir zerresi herhangi bir kurala dayanmıyor. Zira tüm kutulara, zarflara ve de kartlara birden fazla defa baktılar (onlara yabancı gelen adımı gördüler ama tanıyamadılar sanırım) ve daha da önemlisi farklı kutulardan başladılar aramaya. Arada bir de "sana göndermediğimize emin misin?" dediler, yani kartı bana gönderip göndermedikleri bilgisi yok ellerinde. Böyle inanılmaz optimize bir sistemleri olduğu için de bulan sevimli diğer sevimlinin önüne kartımı fırlatıp "ha ha ben buldum!" gibisinden hava attı. Sonrası gülüşmeler falan.

Güncelleme: Bu olaydan bir gün sonra "REMBOURSEMENT FRAUDE DE 1 FACTURES" başlığıyla uçak bileti paramı geri almış bulunuyorum. Gazetelerin o kadar boktan haberin arasında yayınladığı bilmem ne hayvanat bahçesinde doğan zebra haberi gibi oldu ama iyi oldu, güzel oldu yine.

Fransa ve sosyal güvenlik

Ağustos 2011'de başladığım sosyal güvenlik numarası alma maceram Haziran 2012 sonu itibariyle hala bitmiş değil. Dün sabah postada bulduğum zarftan çıkan ve "Sosyal Güvenlik Numarası" olduğunu iddia eden numaranın "geçici" sosyal güvenlik numarası olduğunu öğrendim. Yani geçicisini vermeleri ortalama 10 ay sürüyor. Tabii bu geçici numara gelmeden o zamana kadar satın aldığınız ilaçların ve muayenelerin parasını geri almak için başvuramıyorsunuz. Bu başvuruyu yapabilmek için ilgili ödemelerin üzerinden 1 yıl geçmemiş olması gerekiyor ve geldiği ilk yıl doktor ve ilaç masrafını kendi cebinden ödemek zorunda kalan insanlar biliyorum. Ben şimdi bu başvuruyu yapabilecek şanslı insanlar arasındayım. Şanslı bir insan olarak tek yapmam gereken doktorumun yazdığı ilaç listesini, eczaneden aldığım ilaçların listesini (tabii bu bir öncekiyle aynı liste, ama gerekli), ilgili ilaçların barkodlarını (bknz. Şekil A alt sıra, yine aynı bilgiyi içeren bir gereksinim) ve kendi kimlik bilgilerimi içeren bir formu (çünkü sosyal güvenlik numarasından bulamıyorlar kuvvetle muhtemel) sosyal güvenlik kurumuna postalamam gerekiyor. Bu barkod toplama işini iki önceki kuşak yapardı Türkiye'de, sonra hiç görmedim. Yani hala devletin ödemesi gereken miktar otomatik olarak düşülemiyor ve sonradan geri veriliyor. Çok saçmasınız lan.


Güncelleme: Bu barkod kesme yapıştırma işlerinin Carte Vitale denen sağlık sigortası kartının varışına değin yapıldığını öğrenmiş bulunuyorum. Ondan sonrası olması gerektiği gibi ilacı alırken sigortanın ödediği miktarın fiyattan düşülmesi şeklinde gerçekleşiyormuş. Carte Vitale'i sekiz ayda alan bir arkadaşıma "şanslı" diyorlar. Ortalama bekleme süresi bir yılın üzerinde.